Scroll Top
Bahçelievler Mah. Azerbaycan Cad. 25/5 Çankaya / ANKARA
0 312 213 15 51

İBRA VE İKALE SÖZLEŞMELERİ

İBRA VE İKALE SÖZLEŞMELERİ

İBRA SÖZLEŞMESİ

İbra sözleşmesi borçlar hukuku kapsamında borcu sona erdiren sebepler arasında sayılmıştır. Taraflar aralarındaki borç ilişkisini yine yapacakları bir ibra sözleşmesi ile sona erdirebilmektedirler. Borçlar hukukunun genel prensiplerinden biri olan sözleşme serbestisinin bir sonucu olan ibra sözleşmesi pratik hayatta bir çok alanda kullanılmaktadır. Yine Türk Borçlar Kanununda ibra tanımlanmıştır. Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.(TBK m. 132)

İbra tek taraflı bir hukuki işlem değildir. İki taraflı bir sözleşme olmakla birlikte alacaktan vazgeçme ve feragattan ayrılmaktadır. Tarafların ortak iradeleriyle bir ibra sözleşmesi yapılabilecektir.

İBRA SÖZLEŞMESİNİN KOŞULLARI

  1. Alacaklının borçluyu borcundan kurtarma iradesine sahip olması

İbra sözleşmesiyle borcun sona erebilmesi için alacaklının borçlunun borcunun sona erdiğini bilmesi ve istemesi gereklidir. Bununla birlikte borçlunun borcunu sona erdirmeyip koşullarının değiştirilmesinin alacaklı tarafından niyet edilmesi halinde ibra sözleşmesinden bahsedilemeyecektir.

Örneğin, Yüklenici B,inşaatı zamanında teslim etmediği için, iş sahibi ona ek süre vermiş ya da bundan böyle geciken her gün için ceza koşulu konusunda bir anlaşma yapmış ise, burada bir ibra değil, sözleşmenin yenilenmesi ya da borcun yenilenmesi söz konusu olabilir. (KILIÇOĞLU, 2012)

  1. Taraflar arasında ibra sözleşmesinin varlığı

İbra sözleşmesi alacaklı ya da borçlunun tek taraflı bir beyanıyla oluşmamaktadır. Bunun sonucu olarak ortada bir ibra sözleşmesinin varlığı gereklidir. Ancak kanun koyucu Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşmenin hangi şekilde yapıldığına bakılmaksızın, tarafların ibra sözleşmesini şekle bağlı tutmamıştır.

İbra için bir geçerlilik şekli aranmamasına rağmen bir hukuksal işlem olması nedeniyle HMK. Md.200 vd. gereğince senetle ispat kuralına tabidir. (KILIÇOĞLU, 2012)

İBRA SÖZLEŞMESİNİN SONUÇLARI

İbra sözleşmesinin yapılması ile taraflar arasındaki borç fer’ileriyle birlikte beraber sona ermektedir. İbra sözleşmesiyle asıl borcun varlığına ilişkin yapılabileceği gibi, bağlı borçlarıyla ya da fer’ilerine ilişkin de yapılabilir. Bağlılarıyla yapılan ya da fer’ilerine ilişkin yapılan ibra sözleşmeleri asıl alacağı ya da borcu etkilemez. [1]

Anonim şirketler Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenen sermaye şirketleri arasında bulunmaktadır. Kanunda yapılan düzenlemeler, madde sayısı, yoğunluğu ve hükümlerin etkileri bakımından incelendiğinde kanun koyucunun anonim şirket üzerinde özellikle

İKALE SÖZLEŞMESİ

İbra sözleşmesi Türk Borçlar Kanununda tanımlansa da ikale yani bozma sözleşmesi kanunda tanımlanmamıştır. Ancak yine de borçlar hukukunun genel ilkelerinden biri olan sözleşme serbestisi ilkesi gereğince tarafların bir araya gelerek önceki sözleşmelerini sona erdiren bir sözleşme yapmaları mümkündür. İkale sözleşmesi kanunda tanımlanmadığı için isimsiz bir sözleşmedir. İkale sözleşmesi de ibra sözleşmesi gibi bir taahhüt işlemi değil bir tasarruf işlemidir.

Taraflar bir açıdan kanunda düzenlenmemiş bir sözleşme yapmak suretiyle sözleşme yapma özgürlüklerini, diğer taraftan da yaptıkları bu yeni sözleşme ile eski sözleşmeyi ortadan kaldırmak sureti ile sözleşmeye son verebilme özgürlüklerini kullanmaktadırlar. (SAVAŞ, 2016)

İkale, tarafların daha önce kurdukları bir hukuksal ilişkiyi, başka bir hukuksal işlemle ortadan kaldırmaları anlamını taşır ya da daha önce yapılmış olan bir sözleşmenin, tarafların karşılıklı anlaşmaları ile yeni bir sözleşme yapılması suretiyle bozularak ortadan kaldırılmasına ikale denir. (AKYİĞİT, 2008)

İKALE SÖZLEŞMESİNİN KOŞULLARI

  1. Sözleşme tarafların irade beyanlarına uygun olmalıdır.

İkale sözleşmesinde tarafların irade beyanlarının sözleşmeye uygun olması gereklidir. Bu irade beyanlarının açık ve örtülü olmasının bir önemi yoktur. Sözleşmeyi bizzat yapma zorunluluğu da bulunmaktadır, taraflar kendilerini vekille temsil ettirebilirler.

  1. Sözleşmenin taraflarının sözleşme yapma ehliyetine sahip olması gerekmektedir.

İkale sözleşmesi iki taraflı bir hukuki işlemdir. Bu husustan dolayı taraflar sözleşme yapma ehliyetine sahip olması gereklidir. Bu hususta sözleşme ehliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin genel hükümlere gidilmelidir.

  1. Sözleşme herhangi bir şekle tabi değildir.

İkale sözleşmesi herhangi bir şekle tabi olmamakla birlikte doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak isimsiz sözleşme olması ve taraf iradelerine uygunluk açısında sözleşmenin herhangi bir şekle tabi olmaması kanısındayız. İkale sözleşmesinin geçersizliği yine Türk Borçlar Kanunundaki genel hükümlerine tabidir.

İKALE SÖZLEŞMESİNİN SONUÇLARI

İkale sözleşmesi taraflar arasındaki borç ilişkisini sona erdirmektedir meğerki sözleşme geçerli bir şekilde hayata geçirilmemiş olsun. Bununla birlikte sona erme de sözleşmenin türü önem taşımamaktadır.

İkale sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulması ile birlikte taraflar arasında daha önce yapılmış olan sözleşme ortadan kalkar. Bu sözleşme henüz ifa edilmemişse herhangi bir iade problemi ile karşılaşılmaz. Ortadan kaldırılan sözleşmenin ani edimli bir sözleşme ya da sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olmasının bir önemi yoktur. Bu durumda tarafların borçları sona erer ve herhangi bir geri verme borcu doğmaz. (OĞUZMAN & SELİÇİ, 1976)

Sürekli edimli sözleşmelerde ise durum biraz daha farklıdır. Örneğin, sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmeden -kira sözleşmesi gibi- doğan işlemiş kira borçlarının geçmiş döneme ait olan kısmının tamamıyla ibra edilmesi kira sözleşmesinin sona ermesini gerektirmeyecektir. Yine kiracının kira bedellerini ödemekte zorlandığı bir ilişkide kiralayan ile ikale sözleşmesi yaparak kiralanandan ayrılması, yeni dönem için kira borcu doğurmamakla birlikte eski dönemde doğmuş olan kira borçlarının da sona ermesini gerektirmez. (SAVAŞ, 2016)

İKALE VE İBRA SÖZLEŞMELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

  1. İkale ve ibra sözleşmesi de iki taraflı, tasarruf işlemi olup tarafların irade beyanlarının uygunluğu halinde geçerli bir sözleşmeden bahsedilebilecektir.
  2. İkale sözleşmesi borç ilişkisini sona erdirirken hakim görüşe göre ibra borcu sona erdiren bir sebeptir.
  3. ikale sözleşmesinin ibra sözleşmesinden farklı olarak sadece iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde söz konusu olduğu ifade edilmektedir.(SAVAŞ, 2016)
  4. İki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmenin ikâle sözleşmesi ile ortadan kaldırılması durumunda eğer daha önceden yerine getirilmiş olan edimler varsa bunların geri verilmesi gerekir. İbranın ise borç ilişkisi içerisindeki bütün borçları ortadan kaldırsa da iade borcu doğurmayacağı, ifa edilmiş borcun da zaten ibrasının olmayacağı söylenerek ikâle ile ibranın farklı oldukları savunulmaktadır.(YURDUSEVEN, 2013)
  5. Her ibra kısmî bir ikâle sayılır. Buna göre her ikale içersinde ibra barındırır.
  6. İkale sözleşmesi genel borç ilişkisini konu edinirken ibra sözleşmesi sadece belirli bir borcun veya borçların sona erdirilmesi konu edinmektedir.
  7. İbra sözleşmesi asıl sözleşme içerisindeki borçların ve ikale sözleşmesinden sonraki borçların sona erdirilmesinde ortaya çıkarken, ikale sözleşmesi asıl sözleşme sona erdikten sonra ortaya çıkmamaktadır.

İŞ HUKUKUNDA İBRA VE İKALE SÖZLEŞMELERİ

  1. İş Hukukunda İkale Sözleşmeleri

İkale sözleşmesi işçi-işveren arası sözleşmelerde çokça kullanılmaktadır. Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi ikale sözleşmesi ne Borçlar Kanununda ne de İş Kanununda düzenlenmiştir. Tarafların iradeleriyle sözleşmeyi bitirebilmesi ilkesi burada yargı kararlarıyla ve doktrinde tanımlanmıştır. Uygulamada da sık sık karşımıza çıkan ikale sözleşmeleri işveren tarafından yahut işçi tarafından bir fesih değildir.

İş sözleşmesinin türünün, belirli, belirsiz, sürekli, süreksiz, kısmi zamanlı, tam zamanlı olmasına bakılmaksızın ikale sözleşmesi yapılabilmektedir. Yine İş Kanununda belirtilen işçi lehine yorum ilkesi burada uygulanmamaktadır. Bunun yanında Türk Borçlar Kanununda belirtilen irade fesadı halleri söz konusu olabilecektir. Zira taraflar arasındaki iş sözleşmesi İş Kanununda düzenlenmiş ve hükümleri de ona göre şekillenmektedir. Burada ikale sözleşmesi taraflar arası sözleşme serbesti içerisinde iş ilişkisini sonlandırmak için yapılmaktadır. Ancak işverenler tarafından iş sözleşmesinin zayıf tarafı olan işçinin haklarının sömürülmesi yoluyla kullanılması muhtemeldir. Bu anlamda işçi lehine yorum ilkesine bu sözleşme de bakılmasa da irade fesadı hallerinin yargılama makamları tarafından daha derinden incelenmesi, işçinin içinde bulunduğu ekonomik durumun da dikkate alınarak, örneğin hile irade fesadı hali açısından fesih yerine bunu kullanması hali gibi, değerlendirme yapılması kanaatindeyiz.

Bu düşüncemize paralel olarak Şahlanan; Sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, ikale sözleşmelerinin iş sözleşmelerinin sona erdirilme sebeplerinden biri olabileceği konusunda bir tereddüt yoktur. Ancak hiçbir sınırlama olmadan, belli bir çerçeve çizilmeden tarafların ortak iradelerini beyan ederek iş sözleşmelerini sona erdirebilecekleri kabul edilirse, işçilerin bundan zarar görebilmeleri tehlikesi vardır. (ŞAHLANAN, 2010) belirtmiştir.

Yargıtay bir kararında; Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacaktır. Yine 4447 Sayılı Yasa kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Bütün bu hususlar, İş Hukukunda hakim olan ibranamenin dar yorumu ilkesi gibi, hatta daha da ötesinde, ikale sözleşmesinin geçerliliği noktasında işçi lehine değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır.[2] Diyerek ikale sözleşmesinin geçerli olmasında denetlemeye ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.

Yargıtay ikale sözleşmesini geçersiz saydığı bir kararında, “iş sözleşmesi devam ederken karşılıklı anlaşarak ikale sözleşmesinin imzalanması ancak iş sözleşmesinin 32 gün sonra sona ereceğinin kararlaştırılması ve ödemelerin de 32 gün sonra yapılacağının kararlaştırılmasını” kanuna karşı hile olarak değerlendirmiştir. (SAVAŞ, 2016)

Pek tabii ki işçinin ikale sözleşmesinin imzalanması sırasında işyerinde çalışıyor oluşu, maaşının hala devam ediyor oluşu kısaca bir yerde işverene muhtaç olduğu düşünüldüğünde irade fesadının varlığının kabulü yahut işçinin bunu ispat zorluğuna da değinmek gerekmektedir.

Bu hususla ilgili olarak Alp; Çoğu zaman işverenin veya işveren vekilinin odasında veya işyeri avukatının odasında, tanığı bulunmayan bir görüşmede, işçi, baskı ve tehdit altında ikale sözleşmesini imzalamak zorunda kalmış olabilir ve bunu kanıtlayamaz. İşte bu ve benzeri durumlarda ikale sözleşmesi yapmakta işçinin makul bir yararının olup-olmadığının araştırılması daha sağlıklı bir denetimi gerçekleştirebilir (Alp,2006;1-3)

  1. İŞ HUKUKUNDA İBRA SÖZLEŞMELERİ

İş hukuku anlamında işçi ve işveren arasında borçların sona erdirilmesi için ikale sözleşmesi imzalanmasına gerek yoktur. Taraflar ibra sözleşmesi yaparak münferit borçlarını sona erdirebilirler. İbra sözleşmesi özellikle işçi işveren arası uyuşmazlıklarda çok sıklıkla görülmekte ve yargılama makamlarına önüne gelmektedir. Genel tanımında olduğu gibi iş hukukunda da ibra sözleşmesi münferit bir borcu sona erdiren ancak borç ilişkisini sona erdirmeyen bir sözleşmedir.

İş hukuku çerçevesinde ibra sözleşmesi; iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya iş ilişkisini düzenleyen diğer hukuk kaynaklarından doğan borçların ortadan kaldırılması, alacak hakkından iki tarafın birbirine uygun irade beyanı ile vazgeçmesi niteliğini taşır. (ALPAGUT, 2003)

İbra sözleşmesi borcu sona erdirici bir netice doğurur. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya kesin olarak kaldırır. Borç, kısmi ya da tam ibra durumuna göre, kesin olarak, tam veya kısmen ortadan kalkar. (KARAKAYA, 2010)

İşçi ile işveren arasında düzenlenen ibra sözleşmesinde genel ifadelerin kullanımını Yargıtay ayrıca bir denetime tabi tutmuştur. Genel ifadelerden oluşan ibranamenin geçerli olmadığına hükmedilmiştir.[3]

Yine ibra sözleşmesinde çelişkili ifadelerin bulunması halinde Yargıtay ibranamenin geçersizliğine karar vermektedir. Yargıtay bir kararında işçinin sözleşmeyi hem kendisinin feshettiğini hem de kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını aldığını çelişkili bulmuştur. [4] (KARAKAYA, 2010)

Yine ibra sözleşmesinde ihtirazi kayıt yahut çekince koyarak alacaklarını saklı tutması halinde ibra sözleşmesinin sıhhatinin ne olacağı Yargıtay uygulamaları ile belirlenmiştir. Yargıtay bir kararında “ihtirazi kayıt dermeyan edilmeden imzalanan ibranameler geçerlidir” diyerek ihtirazi kayıt konulan ibra sözleşmelerinin geçersizlik sonucuyla karşı karşıya kalacağından bahsetmiştir.[5]

İbra sözleşmesiyle, sona ermiş bir iş ilişkisinde ortaya çıkan borçların ortadan kaldırılması da söz konusu olabilir. Devam etmekte olan bir iş ilişkisinden doğan borçların ortadan kaldırılması da söz konusu olabilir. Uygulamada daha çok ibraname olarak bilinen ve işçinin tek taraflı olarak imzalayıp işverene verdiği bir belge şeklinde görünmektedir(Çil,2007;25-26).

Kaynakça

AKYİĞİT, E. (2008). İŞ HUKUKU. ANKARA.

ALP, M. (2006). Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi .

ALPAGUT, G. (2003). Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı Açısından Yargıtay’ın 2001 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi. ANKARA.

ÇİL, Ş. (2007). İş Hukukunda İbra Sözleşmesi (İbraname). İstanbul.

KARAKAYA, E. D. (2010). İŞ HUKUKUNDA İBRA SÖZLEŞMESİ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖZEL HUKUK ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ. KONYA.

KILIÇOĞLU, A. M. (2012). Borçlar Hukuk Genel Hükümler. Ankara: Turhan Kitabevi.

SAVAŞ, A. (2016). TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA İKALE SÖZLEŞMESİ. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi .

ŞAHLANAN, F. (2010). İş İlişkilerinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı. Ankara.

YURDUSEVEN, Ş. (2013). BORÇLAR HUKUKUNDA İBRA YÜKSEK LİSANS TEZİ. ANKARA.

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 18.04.2008 T., E.27825-K. 7827 sayılı kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 02.05.2001 gün, 2001/4626 E. Ve 2001/7670 K. Sayılı kararı

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 10.12.1996 gün, 1996/14576 E. Ve 1996/22643 K. Sayılı kararı

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 18.2.1976 gün, 1976/33775 E. Ve 1976/6467 K. Sayılı kararı

[1] Bknz. (KILIÇOĞLU, 2012) sf.837

[2] Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 18.04.2008 T., E.27825-K. 7827 sayılı kararı

[3] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 02.05.2001 gün, 2001/4626 E. Ve 2001/7670 K. Sayılı kararı

[4] Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 10.12.1996 gün, 1996/14576 E. Ve 1996/22643 K. Sayılı kararı

[5] Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 18.2.1976 gün, 1976/33775 E. Ve 1976/6467 K. Sayılı kararı

bir yorum bırakın