HAKLI AZİL HALİNDE VEKALET ÜCRETİ
Vekalet verilmesi/vekil tayin edilmesi; bir kişinin başka bir kişi adına, bu kişinin çıkarlarına ve iradesine uygun bir şekilde belirli bir işlemi yapması için yetkilendirilmesidir. Yetkilendirilen kişiye “vekil”, yetkilendiren kişiye “vekalet veren” denilmektedir. Vekil ve vekalet veren kişi arasında kurulan bu sözleşmeye “vekalet sözleşmesi” denilmektedir.
Vekalet sözleşmesi 6098 sayılı TBK m.502’de;
“MADDE 502- Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” şeklinde tanımlanmıştır.
AVUKATLIK SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Avukatlık sözleşmesi vekalet sözleşmesinin özel bir türüdür. Konusu hukuki bir mesele olan bu sözleşme tipinde taraflar avukat ve müvekkildir. Müvekkil hukuki bir konuda yardıma ihtiyaç duyan kişi, avukat ise bu hukuki yardımı gerçekleştirecek kişidir. Avukatlık sözleşmesi karşılıklı borç yükleyen iki taraflı bir sözleşmedir. Avukatın edimi hukuki yardımda bulunma iken müvekkilin edimi ise yapılan iş karşılığı belirli bir ücret ödemedir.
Avukatlık sözleşmesi 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu m.163’te;
“Madde 163- Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir. Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanıma göre avukatlık sözleşmesinin bir şekil şartı bulunmamaktadır. Bu sözleşme ister yazılı ister sözlü yapılabilmektedir. Ancak ispat kolaylığı açısından yazılı yapılması tavsiye edilmektedir. Avukatlık sözleşmesinde ücretin zorunlu unsurlar arasında olduğu görülmektedir. Ücretin belirlenmesi kural olarak serbesttir. Ancak bir tavan miktarının bulunduğu ve bu tavanı aşan sözleşmeler kanunda belirtilen tavan miktarında geçerli sayılmaktadır.
Avukatlık Ücreti
Avukatlık ücreti 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu m.164’te;
“Madde 164 – Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
Yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.
Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” şeklinde tanımlanmıştır.
Taraflarca avukatlık sözleşmesindeki ücret dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın %25’ini aşmamak üzere belirlenecektir. Her halükarda belirlenecek olan ücret Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında kalamayacaktır. Ücretin belirli olmadığı sözleşmelerde mahkemelerce avukatın emeğine göre bir ücret belirlenecektir.
AVUKATIN AZLEDİLMESİ
Avukatın azledilmesi; müvekkilin, vekil olarak tayin ettiği avukatla olan vekalet ilişkisini tek taraflı bir iradeyle sona erdirmesi olarak tanımlanır. Azil, avukat-müvekkil ilişkisinin temelini oluşturan güvenin sarsılması ya da çeşitli nedenlerle müvekkilin avukatla çalışmaya devam etmek istememesi durumunda gündeme gelmektedir.
Avukatlık ilişkisi, vekil ve vekâlet veren arasında kurulan bir sözleşmeye dayanmaktadır. Bu ilişki Türk Borçlar Kanunu ve Avukatlık Kanunu hükümlerine tabidir. Vekâlet sözleşmesi, güvene dayalı bir ilişki olduğundan müvekkil, bu güvenin zedelendiğini düşündüğünde vekili azletme hakkına sahip olmaktadır.
Azil, müvekkilin tek taraflı bir irade beyanıyla gerçekleşmektedir. Azil bildirimi yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da gerçekleştirilebilir. Bildirimde, avukatın azledildiği açıkça belirtilmelidir.
MEVZUATTAKİ İLGİLİ DÜZENLEMELER
1136 sayılı Avukatlık Kanunu;
“Madde 34 – (Değişik: 2/5/2001 – 4667/21 md.) Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” şeklinde belirtilmiştir.
Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi:
“Madde 174 – Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.
Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.
Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.506 ;
“MADDE 506– Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” şeklinde belirtilmiştir.
İlgili kanun maddelerinden de anlaşılacağı üzere avukat mesleğini ifa ederken avukatlığın kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek zorundadır. Yine avukat mesleğini yaparken vekil edenin haklı menfaatlerini sadakat ve özen ilkelerine dikkat etmesi gereklidir. Bu durumlar avukatın özen yükümlüğü kapsamında değerlendirilmektedir.
V.İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bir kararında ;
“…Dava, haksız azil sebebiyle manevi tazminat talebi ile karşı yan vekalet ücreti alacağına ilişkindir. Taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi yoktur.
…. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında da haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. ….. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.04.2009 tarihli kararında da, davacı (…) kendisini vekille temsil ettirdiğinden 1.200 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, mahkemece de bu miktar üzerinden karşı yan vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ayrıca davalının azil yetkisini, iyi niyet kurallarına uygun olarak kullandığının söylenemeyeceği, davacının mesleki durumu ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin süresi dikkate alındığında, davalının azli nedeni ile davacının manevi açıdan zarar gördüğü gerekçesiyle de mahkemece 2.000 TL manevi tazminata karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Ne var ki, davalının davacıyı azli haksız olsa da, kişilik haklarına saldırı gibi bir iddia söz konusu değildir. Hal böyle olunca, hükmedilen karşı yan vekalet ücreti yerinde olup, manevi tazminatın ise yasal şartları oluşmadığından reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bir kararında;
“…Avukatlık Kanunu’nun 174 üncü maddesine göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir…” şeklinde karar vermiştir.
İlgili yüksek mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere azlin haklı olup olmaması yönünden bir ayrıma gidilmiştir.
Müvekkil, vekil olarak tayin ettiği avukatın görevini gereği gibi yerine getirmediği kanaatine vardığında avukatı azledebilir. Ancak azlin haklı olduğunun ispatı müvekkil üzerindedir. Yapılan azlin haklılığının tespiti “avukatın müvekkilin işini takip ederken mesleki sorumluluklarına ve mevzuata uygun hareket edip etmediği, müvekkilinin çıkarlarını koruyup korumadığı” noktasında toplanacaktır. Azlin haklı olduğunun tespiti halinde avukat azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işler bakımından vekalet ücretine hak kazanacaktır. Bu durumda azlin işin sonuçlanması sonrası yapılıp yapılmadığının tespiti de ayrıca önem arz etmektedir. Zira azil hukuki süreç devam ederken veya bittikten sonra da yapılabilir.
Bununla beraber yüksek mahkeme kararlarında avukatın müvekkili adına birden fazla iş takip etmesi hali için de ayrıca bir değerlendirme yapıldığı görülmekle yüksek mahkemece azlin bütün dava ve takiplere sirayet edeceği belirtilmiştir. Buna göre müvekkil adına avukatın yürüttüğü işlerin birden fazla olması ve müvekkilce yapılan azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde azil bütün dava ve takiplere sirayet edeceğinden diğer kesinleşen işler bakımından vekalet ücretine hak kazanılabileceği, kesinleşmeyen işler için ise vekalet ücretine hak kazanılamayacağına karar verilmiştir.
SONUÇ
Avukatın vekil eden tarafından azledilmesinin sonuçları Avukatlık Kanunu m.174 ve yüksek mahkeme kararları ile belirlenmektedir. Buna göre avukat müvekkili tarafından kendisinin kusur ve ihmalinden kaynaklı olarak azledilmesi halinde avukatlık ücretine hak kazanamaz. Ancak azlin haksız olması halinde ise avukat ücretin tamamına hak kazanır. Yine yüksek mahkeme kararlarında da avukatın haklı ve haksız azline dair bir ayrıma gidildiği görülmektedir. Azlin haklı olması halinde avukat sadece sonuçlanıp ve kesinleşen işler bakımından vekalet ücretine hak kazanabilecektir. Neticeten yapılan azlin haklı olup olmadığı, avukatın müvekkiline ait hangi işlemleri sonuçlandırıp sonuçlandırmadığı hususlarına dair delillerin ayrı ayrı incelenerek vekalet ücretinin tespitinin yapılması gerekmektedir.
Av. Arb. Çağlar Şaban ALTINYÜZÜK