AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ
A) AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ TANIMI
Bir sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olan şartlar, sözleşme kurulduktan sonra değişebilir. Bu değişim meydana geldiğinde genel kural olan ahde vefa ilkesi uygulanması esastır. Ahde vefa ilkesinde kişilerin tarafları oldukları sözleşmede bulunan yükümlülüklerinden sorumlu olduğunu, bu yükümlülüklerin değişen koşullardan etkilenmeyeceği belirtilmektedir.
Bazı durumlar vardır ki taraflar yükümlülüklerini yerine getiremeyecek ya da çok zor yerine getirebilecek durumun kalabilirler. Bu olağanüstü durumlara aşırı ifa güçlüğü olarak tanımlanmaktadır.
B) AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜ HUKUKİ TANIM
Aşırı ifa güçlüğü Türk Borçlar Kanunu Borç İlişkisi Hükümleri kısmında yer almaktadır.
III. Aşırı ifa güçlüğü
MADDE 138- Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
İlgili maddede bu mevcut değişimin sözleşmenin herhangi bir tarafının önceden ön görememesi ve mevcut olağanüstü duruma borçlunun sebep olmaması gerektiği şartlarının belirtildiği görülmektedir.
Yine öğretide de bu hususa ilişkin “…bazen değişen hayat şartları göstermektedir ki; tarafların edimlerini yerine getirmelerini beklemek her zaman hakkaniyet ve adalet duyuları ile bağdaşmaya bilir. İşte bu noktada, sözleşmeye bağlılık ilkesinin istisnalarından biri olarak «işlemin temelinden çökmesi» ve aşırı ifa güçlüğü doğar. Bu durumda, sözleşmenin feshi ya da yeni koşullara uyarlanması esastır. İmkansızlık kavramından farklı olarak aşırı ifa güçlüğüne dayanan uyarlama isteminin temeli aslında MK.m.2’de öngörülen dürüstlük kurallarıdır.” (Akıntürk ve Ateş, 2019:187) anlaşılabileceği üzere bu güçlük karşısında dürüstlük kuralına uygun olarak sözleşme feshi ya da sözleşme koşullarını mevcut duruma uyarlama halleri gündeme gelebilecektir.
“… Aşırı ifa güçlüğü TBK’ de ifa imkansızlığı başlığı altında düzenlenmiş olsa dahi, borcu sona erdiren sebeplerden değildir. Aşırı ifa güçlüğü halinde hakim sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasına karar verir, bu mümkün değilse borçlu sözleşmeden dönebilir ya da sözleşmeyi feshedebilir.”(Yıldırım, 2021:302) belirtildiği üzere hakim sözleşmenin koşullarını uyarlanması hususunda yetkilidir. Bu değişime olanak kalmamışsa borçluya sözleşmeden dönme ya da sözleşmeyi fesih şeklinde seçimlik hakkın doğduğu görülebilmektedir.
C) AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜNÜN OLUŞABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
- Olağanüstü durum sözleşme yapıldıktan sonra meydana gelmiş olmalıdır.
- Olağanüstü durum taraflarca öngörülemeyecek nitelikte olmalıdır.
- Olağanüstü duruma borçlu sebebiyet vermiş olmamalıdır.
- Borçlu edimi henüz ifa etmemiş ya da aşırı güçleşmeden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
D) İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bir kararında;
“…talep halinde, sözleşme şartlarının bir taraf aleyhine, öngörülemez şekilde, aşırı derece değişmesi durumunda hakime sözleşmeye müdahale etme görevi yüklenmiştir. Bu nedenle hakim, bu koşulların bulunup bulunmadığını araştırmakla yükümlü olup, gerekirse bilirkişi incelemesi yapmalı ve uzman bilirkişilerden görüş almalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nun 266. maddesinde de, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” düzenlemesi ile eski HUMK.nun 275. maddesine paralel bir düzenleme bulunmakta idi. Bu husus aslında “adil yargılanma” hakkının bir unsuru olan “hukuki dinlenilme hakkı”nın da gereğidir. Bir başka deyişle, hakim tarafların iddia ve savunmalarını dinlemeli, iddia ve savunmalar doğrultusunda taraf delillerini toplamalı, bu delilleri tartışıp değerlendirerek, uyuşmazlığın çözümünde hangi delili neden kabul edip, neden kabul etmediğini gerekçelendirmek suretiyle kararını vermelidir.
Mahkemece yapılması gereken iş, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp, uzman bir bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak, tüm dosya kapsamı belge ve kanıtlar birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.” Hükmedilmiştir.
Yüksek mahkeme kararında da görüldüğü üzere mahkeme tarafından tarafların iddia ve savunmaları kapsamında aşırı ifa güçlüğü durumunun tespiti için ayrıca bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bir kararında;
“…uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilerek uygulama da kabul edilen uyarlama davası yasa maddesi haline getirilmiştir.
Mahkemece, sözleşme koşullarının kiraya veren aleyhine ağırlaştığı ekonomik şartlar ve mecurun niteliği nedeniyle edim dengesinin bozulduğu gerekçesiyle kira bedelinin kısmen uyarlanmasına karar verilmiş ise de; yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uyarlama koşullarının varlığı üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir. Mahkemece açıklanan ilkeler doğrultusunda uyarlama koşullarının bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli görülmeyen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.” Hükmedilmiştir.
Yüksek mahkeme kararında da görüldüğü üzere tarafların sözleşme koşullarının mevcut koşullara uyarlanmasını mahkemeden talep edebilmesi için koşulların sağlanmış olması ve mahkemece de koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
E) SONUÇ
Bir sözleşmenin imzalandıktan sonra tarafların öngöremediği veya öngöremeyeceği şekilde gelişen olağanüstü olaylar sebebiyle taraflar edimlerini hiç ifa edemeyebilir veya gerektiği gibi ifa edemeyebilir. Bu durum aşırı ifa güçlüğü olarak tanımlanmaktadır.
Taraflar aşırı ifa güçlüğü durumunda, şartları oluştuğu sürece, mahkemeden sözleşme koşullarının mevcut koşullara uyarlanmasını talep edebilir. Mahkeme bu talep karşısında gerekli araştırmayı yaparak şartların varlığı hakkında araştırma yaparak gerektiğinde bilirkişi görüşüne de başvurarak sözleşme koşullarına doğrudan müdahale ederek sözleşmeyi yeni şartlara uyarlayabilir.
Mevzuat ve yargı kararlarından da anlaşıldığı üzere aşırı ifa güçlüğü hallerine ilişkin yapılan yargılamaların kapsamının geniş olması ve detayların önemi de göz önüne alındığında aşırı ifa güçlüğü ile ilgili uyuşmazlıklarda borçlar hukuku konusunda uzmanlaşmış bir avukattan hukuki yardım almasının yararına olacağı kanaatindeyiz.
Av. Arb.Çağlar Şaban ALTINYÜZÜK