FATURA ALACAKLARINDA YETKİ
A. FATURANIN TANIMI
Vergi Usul Kanununun 229. Maddesinde fatura şu şekilde tanımlanmıştır:
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” Kanun’da yapılan tanımdan da anlaşılacağı üzere fatura bir malın satılması veya yapılan bir işin karşılığı olmak üzere, alıcının satıcıya olan borcunu göstermek için satıcı tarafından alıcıya verilen bir belgedir.
B. FATURA TÜRLERİ
- Satış Faturası: Satıcılar tarafından, satın alınan mallar için borçlu olunan tutarı alıcıya bildirmek için kullanılır.
- Proforma Fatura: Proje başlamadan önce gönderilen teklif faturasıdır. Bu, alıcı ve satıcı arasında bir tür sözleşmedir.
- İrsaliye Fatura: Sevk irsaliyesi olarak da adlandırılan irsaliye, bir gönderinin doğru bir şekilde teslim edildiğini onaylayan ticari bir belgedir.
- İade Faturası: Bir faturanın ödemesi alındıktan sonra, ödemenin geri alınması veya bir faturanın iade edilmesi gerektiğinde ortaya çıkabilir.
- Tevkifatlı Fatura: Tevkifatlı fatura ile faturaya işlenen KDV’nin belirli bir oranı, satış yapana ödenmez, faturayı kesen kişi ve müşteri arasında bölüştürülür.
- ÖTV’li Fatura: Özel Tüketim Vergisi, belirli ürün ve mal üzerinden bir kereye mahsus olarak alınan bir tüketim vergisidir. Özel Tüketim Vergisi Kanununun 15. maddesi göre, vergiye tabi işlemlere ait ÖTV, düzenlenen fatura ya da benzeri belgelerde ayrıca gösterilir.
- ÖİV’li Fatura: Özel İletişim Vergisi yani ÖİV, Türkiye’deki tüm mobil bilişim hizmetlerine uygulanan bir vergi türüdür. GSM operatörleri tarafından tahsil edilen ÖİV, GSM operatörlerinin kestikleri faturalar üzerine yansıtılır.
- Açık Fatura: Borçlu olunan tutarı ve ödemenin vade tarihini gösteren ayrıntılı bir belgedir.
- Kapalı Fatura: Kapalı fatura, mal veya hizmet bedelinin, faturanın düzenlendiği anda ödenmesi durumunda kullanılan ayrıntılı bir belgedir.
- Basılı Fatura: Matbu fatura olarak da bilinen basılı fatura, faturanın yetkili matbaalarda standartlara uygun şekilde basılmış halidir.
- Dijital Fatura: Dijital ortamda, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) üzerinden oluşturularak saklanan dijital faturalar, basılı fatura ile aynı işlevi görür. Bu faturalar e-Fatura ve e-Arşiv Fatura olmak üzere iki çeşittir.
- E-Fatura: GİB tarafından yönetilen e-Fatura, e-Fatura mükellefi olan iki mükellef arasında düzenlenen dijital faturadır. e-Fatura sisteminde bir fatura oluşturduğunuzda, bu dijital fatura, GİB üzerinden alıcıya ulaştırılır. Bu sayede alıcı ve satıcı arasında, zaman ve maliyet tasarrufu sağlanmasına da olanak tanır.
- E-Arşiv Fatura: E-Arşiv Fatura, e-Fatura ile yükümlü olmayan alıcılara ve kuruluşlara düzenlenen dijital faturadır.
C. MEVZUATIMIZDA FATURAYA İLİŞKİN DÜZENLEMELER
Mevzuatımızda faturaya ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 21.Maddesinde ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda çeşitli düzenlemeler mevcuttur. Fatura ile alakalı detaylı düzenlemeler 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer almaktadır.
Türk Ticaret Kanunu m.21;
“Fatura ve teyit mektubu
MADDE 21– (1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır” hükmünü ihtiva eder.
Fatura, Vergi Usul Kanununun 229-235. Maddeleri arasında düzenlenmektedir. Bu maddeler; faturanın tarifi, şekli, nizamı, fatura kullanma mecburiyeti ve fatura yerine geçen belgeleri (perakende satış vesikaları, gider pusulası ve müstahsil makbuzu) düzenlemektedir.
D. FATURA ALACAKLARINDA YETKİLİ MAHKEME VE İCRA DAİRESİ
Faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için, alacaklı kişi veya şirketler alacak davası açabileceği gibi, faturayı dayanak göstererek ilamsız icra takibi başlatabilirler. Alacaklının başlattığı icra takibine karşı borçlu tarafından yetki ve borca itiraz edilebilir. Bu halde şartlarının varlığı halinde itirazın kaldırılması ve itirazın iptali davaları gündeme gelebilecektir.
Borçlu tarafından icra takibinde yetkiye de itiraz edilmesi halinde itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davasının görüldüğü mahkemece icra dairesinin veya mahkemenin yetkisi hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Fatura alacağından kaynaklanan uyuşmazlığın görüldüğü mahkemenin veya icra dairesinin yetkili olup olmadığı hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra İflas Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir.
İcra İflas Kanunu m.50;
“Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki
meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur” hükmünü ihtiva etmektedir. Buna göre fatura alacağından kaynaklanan icra takibinde yetkili icra dairesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca belirlenecektir.
Türk Borçlar Kanunu m.89;
“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
- Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
- Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
- Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde,
ifa edilir. Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”. Hükmünü ihtiva etmektedir.
Kanun hükmüne göre para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Bu sebeple alacaklının yerleşim yeri mahkemelerinin ve icra dairelerinin yetkili olup olmadığı birçok uyuşmazlıkta gündeme gelmektedir. Mahkemenin veya icra dairesinin yetkili olmadığına dair itirazın (kesin yetkinin bulunmadığı hallerde) borçlu veya davalı tarafından yapılmış olması ve yetkili mahkeme veya icra dairesinin gösterilmiş olması halinde mahkemece yetkiye ilişkin bir karar verilecektir.
E. YÜKSEK MAHKEME KARARLARININ İNCELENMESİ
- Yargıtay 19. HD 2015/10827 E. , 2016/2450 K. sayılı kararında;
“…Dava, fatura alacağına istinaden başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Davalı vekili, yetkili icra müdürlüğünde takibin başlatılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı, satış ilişkisinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itiraz iptalini istemiş, davalı borçlu icra müdürlüğüne yetki itirazında bulunmuş, ancak sonraki beyanlarında akdi ilişkinin varlığını kabul etmiştir. Taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı halinde bir para alacağından bahsedilir. Bu durumda davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemeleri ile icra daireleri de yetkilidir…“
Yüksek mahkeme kararında akdi ilişkinin varlığının kabulü yahut ispatlanması halinde bir para alacağından bahsedilebileceği ve burada alacaklının da yerleşim yerinin yetkili mahkeme ve icra dairesi olabileceğine karar verilmiştir.
- Yargıtay 13. HD 2015/22393 E. , 2017/9591 K. sayılı kararında;
“…Dava, faturaya dayalı alacak istemiyle açılmış itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık yetkili icra dairesinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. HMK’ nın 10. Maddesinde sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir. Öte yandan HMK.nun 6.maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı kanunun 10.maddesinde düzenlenen mahkemenin yetkisi ise özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Davacı, davasını özel veya genel yetkili mahkemelerden herhangi birinde açabilir. Bu husus icra takibi için de geçerlidir. Somut olayda dava, faturaya dayalı bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olduğuna göre TBK.nun 89.maddesi gereğince, götürülecek borç niteliğinde olup alacaklının ikametgahında da dava açılabilir, alacaklının ikametgahı icra dairesinde de takibe geçilebilir. İcra takibine geçilmesinde davacının seçimlik hakkı bulunmaktadır…”
Yüksek mahkeme kararında faturaya dayalı bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olan borçların TBK m.89 uyarınca götürülecek borç niteliğinde olduğundan alacaklının ikametinin olduğu yerin mahkemesi ve icra dairesinin de yetkili olduğuna karar verilmiştir.
- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi Dosya No: 2022/1456 Karar No: 2023/1398 sayılı kararında;
“Takip dosyasının incelenmesinde; alacaklının fatura alacağına dayalı olarak genel haciz yoluyla takibe başladığı, ödeme emrinin 17/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 18/12/2020 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğu, alacaklının yasal altı aylık sürede yetki itirazının kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmüştür.İİK’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre, HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri para ve teminat alacaklarına dayalı takiplerde kıyas yolu ile uygulanır. Aynı fıkranın ikinci cümlesinde, takibe konu akdin yapıldığı icra dairesinin de takipte yetkili olduğu belirtilmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında dayukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK.’nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak, bu gibi hallerde 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir. Alacaklı, takipte, borcun sebebi olarak fatura gösterilmiş olup borçlu takibe konu borcun, sözleşmeden doğduğunu kabul etmediğine göre bu durumda akdi ilişki kaynaklı alacak söz konusu değildir. Dairemizce yapılan değerlendirmelere göre; takibin faturaya dayandığı, alacaklı tarafça bir sözleşme sunulmadığı, borçlunun takibe itiraz dilekçesinde sadece yetki itirazında bulunduğu, akdi ilişkinin kabul veya reddedildiği yönünde beyanda bulunulmadığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinin uygulanması imkanının bulunmadığı,bu durumda takibin HMK’nın 6.maddesi uyarınca borçlunun yerleşim yerinde yapılması gerektiği, borçlunun yerleşim yerinin ve ödeme emri tebliğ edilen adresin ….. olduğu anlaşıldığından takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığı, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosya kapsamına, toplanan delillere, mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” Belirtilmiştir.
Yüksek mahkeme kararında akdi ilişkin varlığının kabulü veya ispatlanması halinde fatura alacağında alacaklının yerleşim yeri mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu halde taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığının kabul veya ikrar edilmemesi, ispatlanamaması halinde genel yetki kurallarının uygulanacağı belirtilmiştir.
F. SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yüksek mahkeme kararlarının incelenmesinden fatura alacaklarında yetkili mahkeme ve icra dairesinin seçimlik yetki olacak şekilde düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu halde alacaklı faturadan kaynaklanan alacağını her zaman Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.6 uyarınca genel yetki kurallarına göre davalının yerleşim yerinde dava açabileceği ve icra takibi yapabilecektir. Bununla birlikte alacaklı, taraflar arasındaki akdi ilişkinin ispatlanması veya kabul edilmesi halinde ifa yeri mahkemesinin yetkisini düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.10 ve Türk Borçlar Kanunu m.89 uyarınca kendi yerleşim yerinde de dava veya icra takibi açabilir.
Kanun bu konuda alacaklıya seçim hakkı tanımış olsa da yüksek mahkeme kararlarında bazı şartların varlığı halinde TBK m.89 ve HMK m.10 hükümlerinin uygulanacağına kanaat getirildiği görülmüştür.
Yetkisiz mahkeme ve icra dairesinde açılan dava uyuşmazlığın karara bağlanması sürecini uzatabileceği gibi birçok açıdan alacaklının alacağına ulaşmasını imkansız hale getirmekte veya önemli ölçüde zorlaştırabilmektedir. 18.09.2023
Av.Arb. Çağlar Şaban ALTINYÜZÜK