KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA VE ISRARLI TAKİP SUÇU
TANIM
Huzur TDK’de “Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı” olarak tanımlanmıştır. Sükunet ise “dinginlik, huzurlu, rahat olma”şeklinde tanımlanmıştır.
Bu iki kavram birlikte ele alındığında, bireyin psikolojik ve fiziksel anlamda rahatsız edilmeden, sükûnet içinde yaşama halini ifade etmektedir.
Israr ise TDK’de “tekrarlanarak yapılan, üsteleyerek” şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla ısrarlı takip tekrar tekrar kişiyi takip etmek anlamına gelmektedir.
HUKUKİ TANIMI
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Hürriyete Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmektedir.
Kişilerin huzur ve sükununu bozma
Madde 123-
(1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bu kanun maddesinde suçu oluşturan fiiller sınırlı sayıda sayılmamıştır. Telefon edilmesi ve gürültü yapılması örnek eylemler olarak verilmiş, “hukuka aykırı başka bir davranışta” ifadesiyle kapsamın geniş tutulduğu görülmektedir. Aynı zamanda bu suçun gerçekleşebilmesinde ısrarla hukuka aykırı bir davranışta bulunulması gerekmektedir. Söz konusu suçun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Ayrıca kanun maddesinden kişinin huzur ve sükununu bozma suçunun şikayete bağlı bir suç olduğu görülmektedir. Dolayısıyla suçun soruşturma aşamasının başlayabilmesi için mağdurun fiili veya faili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde Cumhuriyet Savcısına ya da kolluk kuvvetlerine yazılı ya da sözlü bir şekilde başvurarak şikayetçi olması gerekmektedir.
Israrlı takip suçu ise yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Hürriyete Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmektedir.
Israrlı takip
MADDE 123/A-
(1) Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Suçun;
- a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,
- b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,
- c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,
hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.”
İlgili kanun maddesinden de görüleceği üzere ısrarlı takip suçu, bir kişiyi ısrarlı bir şekilde takip ederek ya da farklı şekillerde bu kişiye ulaşmaya çalışarak bu kişiyi huzursuz etmek ya da yakınlarından birinin güvenliğinden endişe etmesine sebep olmak suretiyle gerçekleşmektedir. Bu suçun işlenmesi halinde verilecek ceza ise ilgili kanun maddesinde 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiştir. Yine ısrarlı takip suçunun ayrıca nitelikli halleri de kanunda düzenlenmiştir. Bu haller; “Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,” halleridir ve bu durumlarda hakim tarafından verilecek hapis cezasının 1 yıldan 3 yıla kadar olduğu görülmektedir. Ayrıca kanun maddesinden ısrarlı takip suçunun şikayete bağlı bir suç olduğu görülmektedir. Dolayısıyla suçun soruşturma aşamasının başlayabilmesi için mağdurun fiili veya faili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde Cumhuriyet Savcısına ya da kolluk kuvvetlerine yazılı ya da sözlü bir şekilde başvurarak şikayetçi olması ile gerekmektedir.
Bu iki suç karşılaştırıldıklarında birbirlerine çok benzediği görülmektedir. İncelenen iki suçta da “ısrar” düşüncesi ve fiilinin mevcut olması gerekmektedir. Bununla birlikte iki suçun da failin cezalandırılabilmesi için mağdurun şikayetçi olması gerekmektedir. Farklılık olarak ise ısrarlı takip suçunun nitelikli halleri mevcut iken kişinin huzur ve sükununu bozma suçunda herhangi bir nitelikli hal görülmemektedir. Adı geçen iki suçun da birbirlerine benzeyen yönlerinin olması sebebi ile Cumhuriyet savcısı veya hakim tarafından her bir somut olay özelinde ayrıca değerlendirme yapılacak suç tipi belirlenecektir.
İlgili Yargıtay Kararları İncelemesi
Yargıtay 4. Ceza Dairesi bir kararında;
“…1-)TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu genel ve tamamlayıcı nitelikte bir suç olup, bu suçun oluşması için eylemin Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanmamış olması gerekmektedir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile korunan hukuki yarar kişi özgürlüğünün korunması ve bireyin, psikolojik ve ruhsal bakımdan rahatsız edilmemesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, kanun metninde yazılı bulunan telefon etme, gürültü yapma yada aynı maksatla, hukuka aykırı bir davranışta bulunulması eylemlerinin bir kez yapmasının yeterli olmadığı, eylemin ısrarla tekrarlanması, süreklilik arz etmesi ve sırf kişilerin huzur ve sükununu bozma saiki ile işlenmesi gerekmektedir. Sanıkların katılanla yaptıkları tartışma sırasında, bitişik dairenin banyo duvarını bir kaç kez yumruklamaları şeklinde gerçekleştiği kabul edilen olay karşısında, sanıkların hangi eylemlerinin TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen genel ve tamamlayıcı nitelikte olan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu ve suçun unsuru olan ısrar ögesinin ne şekilde gerçekleştiği, sanıklarının kastlarının ne şekilde sırf huzur ve sükunu bozma saiki olarak kabul edildiği yöntemince açıklanmadan, yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hükümler kurulması, Kanunu aykırı ve sanıklar … ve …’nun temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA,” şeklinde hüküm vermiştir.
İlgili yüksek mahkeme kararında da kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun bir tamamlayıcı suç olduğu belirtilmiştir. Tamamlayıcı suçların oluşması için söz konusu suçu meydana getiren eylemin kanunda başka bir suç olarak tanımlanmamış olması gerekmektedir. Kişinin huzur ve sükununu bozma suçunun gerçekleşebilmesi için söz konusu davranışın bir kere değil ısrarla tekrarlanması ve bu ısrarla tekrar edilen eylemlerin amacının kişinin huzurunu kaçırmaya yönelik olması şartlarının birlikte var olması gerektiği anlaşılmaktadır. Söz konusu olayda her ne kadar sanıkların bitişik dairenin banyo duvarını birkaç kez yumruklama eylemini gerçekleştirdikleri bilinse de yüksek mahkeme TCK m.123’ün uygulanması için ısrar unsurunun nasıl gerçekleştiği hususunda somut tespitlerin yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği kanısındadır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi bir kararında;
“…İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanığın olay günü akşam 19:15 sıralarında yolda yürüdüğünü gördüğü mağduru yakın mesafeden takip etmeye başladığı, etrafta oyun oynayan çocukları kastederek mağdura yönelik ”korktun mu çocuklardan” diyerek mağdurla konuşmaya çalıştığı, sanığın gülerek bu kez de mağdura ”nerelisin, senin ne işin var burada, niye buralara geldiniz, ne iş yapıyorsun” şeklinde sorular sorduğu, akabinde mağduru geçerek yeniden mağdurun yanına yaklaştığı, sanığın alkolü olduğunu hisseden ve kendisine fiziksel temasta bulunabileceğini düşünen mağdurun kaçarak olay yerinden uzaklaştığı, böylece sanığın mağduru ısrarla fiziki olarak takip etmek suretiyle üzerine atılı suçu işlediği sabit bulunarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 123/A-2a maddesindeki çocuğa karşı ısrarlı takip suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, sanığın suçlamayı kabul etmemesi, yürüdükleri kaldırımın 1 metre genişlikte olduğunu, kanal yapıldığı için yolun sağ tarafının kapalı olduğunu savunması, katılanın sanığın kendisini 300 metre kadar takip ettiğini beyan etmesi, tarafların birbirini tanımadıkları yolda tesadüfen karşılaştıkları da dikkate alınarak, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın üzerine atılı suçun, ısrarlı takip öğesinin oluşmadığı gözetilmeden bu sebeple müsnet suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet bulunmadığından sanık hakkında İlk Derece Mahkemesinin mahkumiyet kararı kaldırılarak sanığın atılı suçtan CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
…
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; Sanığın olay günü akşam 19:15 sıralarında yolda yürüdüğünü gördüğü yaşı küçük mağdureyi yakın mesafeden takip etmeye başladığı, etrafta oyun oynayan çocukları kastederek ”korktun mu çocuklardan” diyerek katılan ile konuşmaya çalıştığı, akabinde katılan sessiz kalmasına rağmen devamla katılana ”nerelisin, senin ne işin var burada, niye buralara geldiniz, ne iş yapıyorsun” şeklinde sorular sorduğu, sanığın alkolü olduğunu hisseden ve kendisine fiziksel temasta bulunabileceğini düşünen katılanın kaçarak olay yerinden uzaklaştığı, sanığın katılanı yaklaşık 300 metrelik yol boyunca yakından takip edip kendisiyle iletişim kurmaya zorladığı, akabinde katılanı geçerek yeniden katılanın yanına yaklaştığı, katılan cevap vermemesine karşın sorular sormayı sürdürdüğü, bu itibarla sanığın eylemine ilişkin TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden değerlendirme yapılması yerine delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi, Hukuka aykırı olup, açıklanan nedenlerle katılan vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin kararının 5271 sayılı CMK’nın 302/2. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,…” şeklinde hüküm verilmiştir.
İlgili yüksek mahkeme kararından da görüleceği üzere davaya konu olayda yerel mahkeme sanığı ısrarlı takip suçundan mahkumiyet kararı verilmişse de Bölge Adliye Mahkemesi sanığın mahkumiyet kararını kaldırarak beraatine karar vermiştir. Yargıtay ise dava konusu olayda “ısrarlı takip” suçunun unsurlarının oluşmadığını kabul etmiş, ancak “huzur ve sükûnu bozma” suçunun oluşup olmadığının değerlendirilmeden karar verilmesini hukuka aykırı saymıştır. Yüksek mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere incelenen suçlar birbirleri ile bazen somut olayda iç içe geçebilmekte ve suçların tespitinde mahkemelerce yanlış kararlar verilebilmektedir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi bir başka kararında;
Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü Bölge Adliye Mahkemesince “… Her ne kadar sanık hakkında katılana karşı ısrarlı takip suçunu işlediği kabul edilerek TCK 123-A/2-a-c, 62, 53, 58 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararı verilmiş ise de, TCK 123-A maddesinde düzenlenen ısrarlı takip suçunun 12/05/2022 tarihinde 7406 SK. 8.maddesi ile kanuna eklendiği ve bu eylemin suç olarak kabul edildiği, suç tarihi olan 26/02/2022 tarihinde eylemin kanunda suç olarak tanımlanmadığı, TCK 7/1 maddesinde; “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” hükmünün bulunduğu, dolayısıyla sanığın eyleminin eylem tarihi itibariyle kanunda suç olarak tanımlanmadığı anlaşıldığından sanığın üzerine atılı suçtan CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi gerektiği, Sanığın eyleminin TCK 123.maddesinde tanımlı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturup oluşturmayacağı değerlendirildiğinde söz konusu suçun oluşması için,sırf huzur ve sükunu bozmak amacıyla kişiye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması gerektiği CMK 225/1 maddesi uyarınca yargılamanın ancak iddianamede gösterilen fiil ve fail hakkında yapılabileceği, iddianamede sanığın boşanmış olduğu eşi, müştekinin evine birden fazla kez giderek atılı suçu işlediğinin iddia edildiği, dosya içeriğinden sanığın müştekinin çocukları ile birlikte evinden ayrıldıktan sonra sanığın farklı saatlerde toplam 7 kez müştekinin evinin bulunduğu binaya girdiğinin anlaşıldığı, eylemin bu haliyle huzur ve sükunu bozma suçunu da oluşturmadığı gözetilerek Yerel Mahkemece sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi,” hukuka aykırı bulunarak sanığın beraatine hükmedilmesi suretiyle düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. IV. GEREKÇE 5237 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun maddi unsurunun, sırf huzur ve sükununu bozmak amacıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulmasından ibaret olduğu ve suç tarihinde 5237 sayılı Kanun’un 123/A maddesinde düzenlenen ısrarlı takip eyleminin suç olarak düzenlenmediği gözetildiğinde, somut olayda sanık ile katılanın eskiden evli oldukları, boşandıktan sonra sanığın katılanın evde olmadığı vakitte 7 kez katılanın yaşadığı apartmana girip çıkması şeklinde gerçekleşen olayda, Bölge Adliye Mahkemesince ısrarlı takip suçundan yargılanan sanığın eyleminin suç tarihinde Kanunda suç olarak düzenlenmediği ve eylemin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu da oluşturmadığı kabulü ile beraatine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. V. KARAR Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 12.04.2023 tarihli ve 2022/2821 Esas ve 2023/632 Karar sayılı kararında Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısınca öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,…” şeklinde hüküm verilmiştir.
İlgili yüksek mahkeme kararında ise suç tarihinde suç olarak Kanun’da tanımlanmamış olan bir suçtan dolayı sanık hakkında mahkumiyet kararı verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda suç tarihi itibarıyla yürürlükte olmayan TCK m.123/A kapsamında sanığın beraatine karar verilmiştir. Bununla birlikte yüksek mahkeme tarafından sanığın farklı tarihlerde katılanın evde bulunmadığı saatlerde 7 defa katılanın evine gitmesi eylemleri de TCK m.123 kapsamında da suç olarak sayılmamıştır.
SONUÇ
Israrlı takip ve kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları, kişi özgürlüklerinin, bireylerin psikolojik ve ruhsal bakımdan rahatsız edilmemesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi haklarını koruma amacı taşımaktadır. Israrlı takip suçu, daha sistematik, ciddi ve kişisel güvenlik endişesi doğurabilecek davranışları kapsamakta iken huzur ve sükûnu bozma suçu daha basit ama yine de rahatsız edici ve tekrarlanan fiilleri cezalandırmaktadır.
Her iki suçta da cezai yaptırım, kişinin ruhsal ve özel yaşamına yönelik haklarının korumaya yöneliktir.
Israrlı takip ve kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları, TCK’nın ilgili maddeleri ve yüksek mahkeme içtihatları çerçevesinde ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir. Yargıtay kararları, bu suçların değerlendirilmesinde fiilin süreklilik arz etmesi, mağdur üzerindeki etkisi ve failin kastı gibi unsurların büyük bir önemle incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Mevzuat ve yargı kararlarının detaylı ve çok yönlü olması, söz konusu suçlarla ilgili hukuki süreçlerin karmaşıklığını artırmaktadır. Bu nedenle, bu suçlardan dolayı hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılan ya da başlatılması muhtemel olan bireylerin, ceza hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukattan hukuki destek alması ilgili kişilerin haklarını etkin bir şekilde savunmalarına ve adil bir yargılama sürecinden geçmelerine olanak tanıyacaktır.
Av. Arb. Çağlar Şaban ALTINYÜZÜK