HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDA YEMİN DELİLİ
YEMİN NEDİR?
Yemin Arapça bir sözcük olup TDK’de “Tanrı’yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama; ant, kasem” olarak tanımlanmıştır. Yani kişilerin sözlerinin inandırıcılığını arttırmak için başvurdukları bir yöntemdir.
YEMİNİN HUKUKİ TANIMI
Yemin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu İspat ve Deliller Kısmı altında düzenlenmiştir. Kanunun 225-239. maddeleri arasında tanımlanmıştır.
“Yeminin konusu
MADDE 225- (1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.
Yemine konu olamayacak vakıalar
MADDE 226- (1) Aşağıdaki hususlar yemine konu olamaz:
- a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
- b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller.
- c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar.”
İlgili kanun maddelerinde yeminin konusu ve yemine konu olamayacak durumlardan bahsedilmektedir. Yemin, çekişmeli, kişinin bildiği ve davanın çözümünde önemli rol oynayan hususlarda kullanılmaktadır. Yemin hukuki değerlendirmede değil olay hakkında kullanılabilmektedir Ancak tarafların serbestçe tasarruf edemediği, iki tarafın da irade açıklamalarının işlemi geçerli hale getirmek için yeterli olmadığı, yemini edecek kişinin bu yemin sonucu zor durumda kalacağı durumlarda yemin delili kullanılamamaktadır.
“Yemin teklifi
MADDE 227- (1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir.
(2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.
Yemine davet
MADDE 228- (1) Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.
(2) Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.”
“Yemin etmemenin sonuçları
MADDE 229- (1) Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
(2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.
Yeminin iade olunamayacağı hâller
MADDE 230- (1)Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez.”
Kanunun devam maddelerinde ise yeminin nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Tarafların ellerinde başka bir delil olması yemin teklif etmelerine engel olmamaktadır. Ancak yemin teklif edildikten sonra karşı taraf yemini kabul edip yemine hazır olursa yemini teklif eden taraf yeminden vazgeçip başka bir delile dayanamayacaktır. Yemin teklifinde bulunulan kişi duruşmada hazır değilse kendisine davetiye çıkarılır. Bu davetiyede yemine konu sorular, geçerli bir özrü olmadan belirlenen tarih ve saatte mahkemeye gelmezse ya da gelse de yemini yerine getirmezse veya yemini iade etmezse vakıaları ikrar etmiş kabul edileceği yazmaktadır. Kendisine yemin teklif edilen tarafın gelmemesi ya da yeminden kaçınması durumunda yemin konusu olay ikrar edilmiş (kabul edilmiş) sayılmaktadır. Ancak yemin teklif edilen kişi bu yemini karşı tarafa iade edip karşı taraf bu yeminden kaçınırsa yemine konu olay ispatlanamamış sayılacaktır. Ancak yemine konu olayı sadece yemin teklif edilen kişi biliyorsa bu kişi yemini iade edemeyecektir.
“Ölüm veya fiil ehliyetinin kaybı
MADDE 231- (1) Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır.
Yemini yerine getirecek kimseler
MADDE 232- (1) Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur.
(2) Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.
(3) Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.”
Bu kanun maddelerinden anlaşılacağı üzere yemin teklifini edecek kişi yeminden önce fiil ehliyetini kaybeder yahut ölürse yemin teklifi hiç yapılmamış sayılır. Yemin teklif edilen kişi bizzat yemini yerine getirmekte veya bizzat iade etmektedir. Tüzel kişiler veya kısıtlı kişiler adına kanuni temsilcileri yemini yerine getirebilir yahut iade edebilir. Ancak ergin olmayan ya da kısıtlılar bizzat dava hakkı tanınan bir durum var ise kişi bizzat yemini yerine getirir.
“Yeminin şekli
MADDE 233- (1) Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
(2) Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
(3) Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
(4) Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.
(5) Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.”
Yemin kural olarak mahkeme huzurunda yapılır. Yemin edecek kimseye yeminden önce yeminin konusu, anlamı, önemi ve yalan söylemesi durumunda sonuçlarından mahkemece bahsedilir. Yemin yerine getirilirken hakim dahil mahkeme salonunda bulunan herkes ayağa kalkmalıdır.
“Sağır ve dilsizlerin yemini
MADDE 234- (1) Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler.
(2) Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.
Hasta veya engellilerin mahkeme dışında yemini[24]
MADDE 235- (1) Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya engelli ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir.”
Özel durumda olan kişilerin nasıl yemin etmesi gerektiğini açıklayan bu maddelerde sağır ve dilsiz kişilerin okuma yazma bilip bilmemesine göre yeminin şeklinin değiştiği görülmektedir. Okuma yazma bilen sağır ve dilsiz kişiler yemin beyanlarını yazıp imzalayarak yerine getirmektedirler. Okuma yazma bilmeyen sağır ve dilsiz kişilere işaretlerinden anlayan bir bilirkişi atanarak işaretleriyle yemin ettirilmektedir. Kendisine yemin teklif edilen kişi mahkemeye gelemeyecek durumda olduğunda o kişilere bulundukları yerde yemin ettirilmektedir. Başka bir yerde yapılacak yemin emin esnasında taraf vekilleri ya da karşı taraf bulunabilmektedir.
“Yemin edecek kimsenin mahkemenin yargı çevresi dışında olması
MADDE 236- (1) Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.
Yemin konusunun açıklattırılması
MADDE 237- (1) Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir.
Yemin tutanağının düzenlenmesi
MADDE 238- (1) Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.”
İlgili kanun maddelerinden de görüleceği üzere yemin edecek kişi mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyorsa, bulunduğu yerde ses ve görüntü ile yeminini yerine getirmesi mümkün değilse yeminini istinabe yolu ile de yerine getirebilmektedir. Hakim yeminin konusunu oluşturan hususlar ile ilgili doğrudan yemin edene soru sorabilir. Hakim yemin eden kişinin ifadelerini tutanağa geçirdikten sonra yüksek sesle okuyarak yemin eden kişiye beyanını doğrulatarak tutanağa geçirir.
“Yalan yere yemin iddiası
MADDE 239- (1) Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.”
Bu kanun maddesinde de yeminden sonra açılan yalan yere yemin iddiası esas davada bekletici sorun olmayacağı görülmektedir.
İLGİLİ YARGITAY KARARLARI İNCELENMESİ
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi bir kararında;
“…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Mahkemece, davacı tanıklarının beyanlarının duyuma dayalı olduğu, altınların net olarak niteliklerini ve miktarını bilmediklerini beyan ettikleri, öncelikle davacının ne kadar miktarda katkı yaptığını ispatlayamadığı, duyuma dayalı tanık beyanlarının karara esas alınamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Davacı vekili 22.01.2013 tarihli dava dilekçesinin ekinde yer alan delil listesinde yemin deliline de açıkça dayanmıştır (HMK mad. 119/e-f). Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK’nin 6. maddesine göre iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının altınlarının bozdurularak taşınmazın alınmasında 25.000 TL katkıda bulunduğu iddiasının ispatı bakımından yemin deliline dayandığı ve yemin hakkının mahkemece hatırlatılmamış olması temyiz konusu yapıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkı bulunduğu hatırlatılarak yemin teklifi hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının 6100 sayılı HMK’nin 228 ve devamı maddeleri gereğince davet edilip yeminli beyana başvurulması, toplanmış ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda sübut bulmayan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA…” şeklinde hüküm verilmiştir.
İlgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere taraflardan birinin yargılama esnasında açıkça yemin deliline dayandığı takdirde yargılama sırasında yemin hakkının mahkemece tarafa hatırlatılması gerekmektedir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi bir kararında;
“…Dava, kapıdan satış sözleşmesi kapsamında edinilen ve takip konusu yapılan senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti isteğine ilişkin olup, mahkemece, davacının davalıya yemin teklifinde bulunduğu, davalının yemine icabet etmediği, davacının iddialarını ikrar etmiş sayıldığı, dolayısıyla senedin mal alışverişine ilişkin olup olmadığının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( HMK ) 236/1 maddesi ile ” Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise isitinabe yolu ile yemin ettirilir. ” düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından, kendisine yemin teklif edilen davalının adres kaydının, davayı gören mahkemenin yargı çevresi dışında … ili sınırları dahilinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan yasal düzenleme ve davalının adres kaydına ilişkin saptamalar ışığında istinabe yoluyla yeminin icrası gerekeceği açıktır. HMK 236/1 hükmü kapsamında, istinabe yolu ile yeminin icrası gerekirken, doğrudan davalıya yemin davetiyesi tebliğ edilip, gerekli ihtarat da yapılmak suretiyle yeminin edası için davalının davayı gören mahkemeye davet edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma talebinin, açıklanan bu nedenle kabulü gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile, … 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26.04.2017 tarih 2015/253 E., 2017/117 K. sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA…” şeklinde hüküm verilmiştir.
İlgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere yemin edilen taraf davayı gören mahkemenin yargı sınırlarının dışında bulunuyorsa yemin edecek kişiye istinabe yolu ile yemin ettirilmesi gerekirken asıl davanın görüldüğü mahkemeye davetiye ile çağrılması hukuka aykırı bulunmuştur.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi bir kararında;
“…Tüm bu anlatılanlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde yemin metnini hazırlayarak mahkemeye sunduğu, davalı … vekilinin, davacı vekilinin teklif ettiği yemin metninin usulüne uygun olmadığını iddia ederek, kendi hazırladıkları yemin metnini dosyaya ibraz ettiği, mahkemece, yemin eda etmek için hazır olan davalı …’e, hem davacı vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin, hem de kendi vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin okunduğu, davalı …’ün, “Avukatımın sunmuş olduğu yemin metnindeki beyanları birebir kabul ediyorum. Oradaki beyanlar doğrudur. Bende talep edilen eşya, altın ve paraların hiç birisi kalmamıştır. Bu hususta avukatımın sunduğu yemin metninde olduğu gibi yemin ediyorum.” şeklinde yemin ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu durum zuhulen Dairemizce yeminden kaçınma olarak değerlendirilmiş ise de burada yeminden kaçınma söz konusu değildir. Yemin soru ve formülünü hakim hazırlayacağından, yemin metninin isabetli ve doğru hazırlanması gerekeceğinden mahkemece, davacı tarafın sunduğu yemin metni incelenerek yemin sorusunun bizzat davalıya hakimin sorması gerekirken, her iki tarafın yemin metninin davalıya okunup, davalının kendi vekilinin sunduğu yemin metni doğrultusunda yemin etmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, mahkemece, yeminin eda edilmesi hususunda, yeminin şekli başlıklı HMK 233/4 .maddede belirtilen usule uyulmamış, yemin gereği gibi eda ettirilmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davacı vekilinin yemin metni değerlendirilip, olaya uygun yemin sorusunun bizzat hakimce davalıya sorulup usulune uygun yemin yaptırıldıktan sonra sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken zuhulen başka bir gerekçe ile bozulduğu anlaşılmakla davalı … vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.12.2014 tarih ve … Karar sayılı bozma ilamının kararının kaldırılarak …..Aile Mahkemesi’nin 31.12.2013 gün …Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan sebeplere binaen BOZULMASINA…” şeklinde hüküm verilmiştir.
İlgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere yemin metninin soru ve formülünü hakimin hazırlaması ve yemin sorularının bizzat hakim tarafından sorulması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
SONUÇ
Yemin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (“HMK”) düzenlenen bir ispat vasıtası olup, taraflardan birinin iddialarını desteklemek amacıyla karşı tarafa yöneltebileceği hukuki bir araçtır. Yemin teklif edilen taraf, mahkeme huzurunda yeminini usulüne uygun şekilde eda etmekle yükümlüdür. Ancak, yemin teklif edilen tarafın mahkemenin yargı alanı dışında ikamet etmesi durumunda, yemin istinabe yoluyla yerine getirilebilir.Yemin teklif edilen tarafın yeminden imtina etmesi veya yemini iade etmemesi halinde, HMK uyarınca, yemine konu hususların ikrar edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, ilgili hususlar hukuken ikrar edilmiş kabul edilir.Hakim, yemin edecek tarafa, yeminin hukuki niteliği ve önemini açıkça izah eder ve yeminin usulüne uygun şekilde eda edilmesini sağlar. Yemine ilişkin metnin eksik, belirsiz veya yetersiz olduğu kanaatine varılması halinde, hakim bu hususlarda tarafa sorular yönelterek konuyu açıklığa kavuşturabilir.
HMK ve ilgili yargı kararları ışığında, yemin delilinin kullanıldığı yargılamalarda, sürecin teknik detayları ve usul kurallarının hassasiyeti göz önüne alındığında, özel hukuk alanında uzman bir avukattan hukuki destek alınması, uyuşmazlıkların çözümü açısından büyük önem arz etmektedir.
Av.Arb.Çağlar Şaban ALTINYÜZÜK
Tebrik ederim. Çok bilgilendirici bir yazı olmuş.